Japonya, deprem ve afet bilinci söz konusu olduğunda ilk akla gelen ülkelerden biri ve dünyadaki depremlerin yüzde 80’inin gerçekleştiği ‘Pasifik Ateş Çemberi’ içinde yer alıyor. Japonya takımadaları, coğrafi konumu nedeniyle tarihi boyunca depremin yanı sıra tsunami ve tayfun da dahil olmak üzere pek çok doğal afetle karşı karşıya kaldı. Ülkede 111 aktif yanardağ bulunuyor; son yıllarda tüm bunlara iklim değişikliğinin bir sonucu olan şiddetli ‘gerilla yağışları’ da eklendi.
Peki Japonya afetlerle başa çıkma konusunda edindiği acı deneyimi, eğitim sistemine ve kültürüne entegre etmeyi nasıl başardı? Yıllar içerisinde afet riski yönetiminde tartışmasız bir dünya markası haline gelen ülkenin en büyük başarısı, yaşanan felaketlerden ders çıkarması gibi görünüyor. Yatırım, bilimsel araştırma ve teknoloji transferi ile sık sık yenilenen bu yaklaşım ve yöntemlere biraz daha yakından bakalım istedik.
Japonca ‘Bosai’ iki kelimenin birleşmesinden oluşuyor. ‘Bo’nun koruma, önleme ve hafifletme gibi birkaç farklı anlamı var. İkinci kelime ‘Sai’ ise dilimize afet olarak çevrilebilir.
Çok eski zamanlardan beri Japon halkının hayatta kalma mücadelesi, afetlere hazırlıklı olma, acı tecrübeden ders çıkarma ve bu bilgileri kültürel miraslarının bir parçası olarak nesilden nesile aktarma becerilerine bağlı oldu. Okuryazarlığın yaygın olmadığı dönemlerde doğal afetlerden kurtulan insanlar, bu travmatik olayların doğası ve kötü etkilerinden kaçınmak için neler yapılabileceği konusunda torunlarını bilgilendirdi.