Kahramanmaraş depremlerinde binlerce insanımızı kaybettik. İki büyük depremin yarattığı enkazdan kurtulabilen her kişi, bir sonrakine umut ışığı oldu, elimiz yüreğimizde bekledik. Hatay’da enkaz altında kalan bir bebek tam 128 saat sonra kurtarıldı. Depremden etkilenen bölgelerden gelen bu ve benzeri haberler biraz olsun içimize su serpti.
Peki yaşamını sürdürmek için özel bakıma ve bir başkasının varlığına muhtaç olan bebekler nasıl bu kadar uzun süre hayata tutunabildi? Bu mucize değilse neydi? Birlikte bu soruya yanıt bulmaya çalışacağız.
Mashable Türkiye’ye konuya ilişkin açıklamada bulunan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Sare Güntülü Şık, burada birçok faktörün söz konusu olduğunu belirtiyor. Gaye Kobal’a konuşan Şık, “Bunlardan en önemlisi çocukların vücudu erişkinlere nazaran daha küçük. Bu yüzden eğer yaşam üçgeni dediğimiz korunaklı bir alanda kalmayı başarabilirlerse, vücutlarının travmaya maruz kalma ihtimali daha az. Bu, çocukların nispeten daha korunaklı olmasının en önemli sebeplerinden biri” diyor.
Doç. Dr. Şık, Crush Sendromu’na dikkat çekiyor ve “Ne yazık ki depremlerde travmanın doğrudan etkisinden sonra en sık ikinci ölüm nedeni” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Ezilme ve sıkışma sonucunda doku hasarı meydana geliyor. Bası olan bölgelerdeki kaslarda hücre hasarı ve kas nekrozu oluşuyor. Kas ezilmesi ve kas yıkımı durumunda burada bir sıvı açığa çıkıyor. Ezilme sonrasında orta çıkan sistemik etkilerin toplamına biz Crush Sendromu diyoruz. Bu deprem sonrası görülen en önemli komplikasyonlardan biri. Elektrolit bozukluklar, şok, kalp ritim bozuklukları ve hastanın kötüye gitmesinin en önemli nedenlerinden biri olan akut böbrek hasarı görülebiliyor. Sağlıklı erişkin bir bireyin vücut ağırlığının yüzde 40’ını kaslar oluşturuyor.”