İsrail’in Weizmann Bilim Enstitüsü’ndeki araştırmacılar fareler üzerinde önleyici bir kalp krizi tedavisi geliştirmeyi başardı.
Farelerin kardiyomiyositlerinde (kasılmalarından sorumlu kalp hücreleri) bulunan bir genin aktive edilip tekrar kapanması, farelerin tedaviden aylar sonra meydana gelen kalp hasarından kurtulmasını sağladı.
İnsan kullanımı için henüz yolun çok başında olsa da, Nature Cardiovascular Research dergisinde yayınlanan çalışma, kalp krizi veya diğer kardiyovasküler hastalıklarda kaybedilen işlevi geri kazandırmayı amaçlayan rejeneratif kalp tedavileri alanı için kavramsal kanıt sağlıyor.
Weizmann’daki laboratuvarında rejeneratif tıp üzerine çalışan Eldad Tzahor “Veriler ağzımızı açık bıraktı” diyor. “Resmen (farelerde) kalbi daha genç ve daha güçlü hale getirmenin yolu olan bir kalp gençlik iksiri bulduk.”
Kardiyovasküler hastalıklar insan ölümlerinin önde gelen nedeni. DSÖ, yalnızca 2019 yılında 17,9 milyon insanın kalp hastalıklarından öldüğünü tahmin ediyor ki bu sayı tüm ölümlerin neredeyse üçte birini oluşturuyor. Bu korkunç rakamın büyük bir kısmı ise felç ve kalp krizinden kaynaklanıyor.
Kalp krizi, genellikle kolesterol ve yağ gibi maddelerin atardamarlarda birikmesi nedeniyle oksijen bakımından zengin kan akışının kısıtlanması sonucu meydana geliyor. Bu durumda kalp kası ölmeye başlıyor.
Eğer kişi kalp krizden sağ kurtulursa, yaşamına ağır bir kalp hasarıyla devam ediyor çünkü kardiyomiyositler ve diğer kalp dokuları kendini yenilemiyor. Buna karşılık dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlar, hasarlı kalpleri yenilemenin ve onarmanın yeni yollarını araştırıyor.
Texas Southwestern Üniversitesi’nden araştırmacılar, enzim ekspresyonunu değiştirmek için baz düzenleme adı verilen daha özel bir CRISPR formu kullandı ve bu yöntem farelerin kalp krizinden sonra kalp fonksiyonlarını geri kazanmasını sağladı. King’s College London’daki bir ekip ise domuzlarda yeni kalp hücrelerinin büyümesini teşvik etmek için mikroRNA kullanıyor.
Eğer başarılabilirse, kardiyomiyositleri yenileme ya da onarma becerisi tıp biliminin en büyük zaferlerinden biri olacak. Ancak önleyici bir tedavi tabii ki daha da iyi olur.
Weizmann’da geliştirilen terapi ERBB2 adlı bir gene dayanıyor. Daha önce yapılan çalışmalarda araştırmacılar ERBB2’nin tetiklenmesinin kardiyomiyositlerin bölünüp çoğalmasına neden olduğunu tespit etmişti, ki hücreler genellikle bu yeteneği doğumda kaybediyor.
Çalışmanın lideri Avraham Shakked “Fetal gelişim sırasında farklılaşma adı verilen bir süreçte hücrelerimize sinirler, kornea, kalp kası vb. çeşitli roller veriliyor” diyor.
Farklılaşmayı bir spektrum olarak düşünebilirsiniz. Bir uçta her türlü hücreye dönüşebilen kök hücreler bulunuyor. Diğer uçta ise kardiyomiyositler gibi çok özel görevlere sabitlenmiş hücreler yer alıyor. Özel görevi olan hücreler artık bölünemiyor ve çoğalamıyor.
Shakked “İşlevlerinde çok etkililer, ancak oluşturdukları doku doğal olarak yenilenmiyor” diye açıklıyor.
Kalbin bu hâle gelmesinin bir nedeni var: Kalp bu şekilde daha iyi çalışıyor. ERBB2 önceki çalışmalarda açıldığında, hücre bölünmesini tetiklemişti ancak bunun sonucunda kalp işlevini yitirmişti.
Bunun nedeni, yeni oluşmuş kardiyomiyositlerin farklılaşma işlemini tersine çevirmesiydi. Bu şekilde kalp bir yetişkininkinden çok bir fetüsün kalbine benziyor ve bu nedenle de işini o kadar başarılı yapamıyordu. ERBB2 tekrar kapatıldığında, kardiyomiyositler de tekrar daha özel hâle geldi ve kalp fonksiyonu iyileşti.